Kulübümüz
Parc Fermé Club, ilhamını hız tutkusundan alan; motor sporları severlerin buluştuğu, hikâyelerini paylaştığı ve tutkularını kutladığı kolektif bir markadır. Ekim 2023’te İzmir’de genç bir kadın girişimci tarafından kurulan bu marka, motor sporları tutkusunu paylaşan insanlarla bir araya gelmeyi hedefleyen küçük ölçekli bir işletmedir.
"Markanın ortaya çıkışı, uzun soluklu bir araştırma sürecine dayanıyor. Hem teorik hem pratik yönleri olan bu süreçte, tüketim alışkanlıklarımızı ve ürünlerle olan ilişkilerimizi sorguladım. Günümüzde kıyafetten elektroniğe kadar pek çok ürün, hızlı ve sorgusuz bir döngüde tüketiliyor. Ancak benim ilgimi çeken nokta, insanların neden bazı ürünleri ‘beğenmediği’ oldu.
Bu sorunun yanıtını ararken hem kendi kullanıcı deneyimlerimi hem de başkalarının yorumlarını inceledim. Zamanla bu verileri belli başlıklar altında toplamaya başladım. En belirleyici etkenlerden biri kumaştı. Günümüzde birçok marka ‘sürdürülebilirlik’ temasını öne çıkarsa da, gerçekte plastik içerikli ya da tamamen sentetik kumaşlar kullanıyor. Oysa bir tarım ülkesi olan Türkiye’de, tüketicilerin doğal liflerden yapılmış ürünlere erişimi olmalı. Bu nedenle Parc Fermé Club’da tercih ettiğimiz tüm kumaşlar %100 pamuktan üretiliyor. Kumaş seçiminde ayrıca dokunun kalitesi ve gramajı da belirleyici oldu. İnce, dayanıksız ve biçimsiz tişörtlerin yaygınlığı karşısında, uzun ömürlü ve formunu koruyan, 24/1 örme kumaşları tercih ettim.
Bir diğer önemli konu ise kalıptı. Piyasadaki çoğu tişört unisex olarak sunulsa da, genellikle erkek beden kalıplarına dayanıyor. Oysa benim hedefim, farklı vücut tiplerine uygun, dengeli ve rahat bir kalıp oluşturmaktı. Oversize kalıpları sevsem de, onların fazlaca uzun oluşu bazı kullanıcılar için dezavantaj yaratabiliyor. Bu nedenle daha enli, ama aşırı uzun olmayan; kol boyu dengeli, herkesin giyebileceği bir kalıp geliştirdim. Bu süreçte annem ve emekli terzi anneannemin katkılarını da anmadan geçemem.
Tasarım ve baskı süreci ise benim için işin en heyecan verici kısmıydı. Görsel İletişim Tasarımı mezunu olarak, tasarım çok büyük bir tutkum. Motor sporlarına dair mevcut tasarımlar bana hitap etmiyordu ve “Acaba daha iyisini yapabilir miyim?” sorusuyla yola çıktım. Üretim aşamasına gelindiğinde ise baskı tekniklerini detaylıca araştırdım. Sürdürülebilirlik kaygısıyla serigrafi baskı yöntemini seçtim. Bu teknik, hem dokusuz ve doğala yakın bir his sunuyor, hem de yıkamalarla solmuyor ya da dökülmüyor. Ayrıca sade, tek renkli tasarımlarla hem maliyetleri kontrol altında tutmak hem de özgün bir görsel kimlik oluşturmak istedim. Bu yaklaşım, markalaşma sürecine de katkı sağladı. Bir markanın yalnızca ürünle değil; bütünsel bir deneyimle var olması gerektiğine inanıyorum. Bir tişörtü gördüğünüzde onun Parc Fermé Club’a ait olduğunu anlamanızı istiyorum. Bu nedenle ambalaj tasarımı, etiketler, teşekkür kartları, kargo paketi gibi tüm detaylarda bütüncül bir marka dili oluşturmaya özen gösterdim. Paketlemenin, kullanıcıyla ilk temas noktası olması sebebiyle, bu aşamaya tişört tasarımı kadar önem verdim.
Müşteri ilişkileri de bu bütünlüğün ayrılmaz bir parçası. Sosyal medya kanallarımızın her soruya yanıt verebilecek açıklıkta olmasına, müşteri memnuniyetine öncelik vermeye çalışıyorum. Geri bildirimleri dikkatle dinliyor, yaşanan sorunları en kısa sürede çözüme ulaştırmayı önemsiyorum.
Bugün geldiğimiz noktada, ortaya çıkan ürüne güveniyorum. Her detayına emek verdiğim bu süreçte, kullanıcı deneyimleri ve geri bildirimler bana ilham vermeye devam ediyor. Elbette zaman zaman hatalarım olabilir; ancak önemli olan bu hataları hızla telafi edebilmek ve güven duygusunu sürdürebilmektir."
Parc Fermé Club’a gösterdiğiniz ilgi, güven ve destek için teşekkür ederim. Umuyorum ki bu yolculukta birlikte büyümeye devam ederiz.
Sevgilerle,
Zeynep
Parc Fermé Club Kurucusu